Depremzede çocukların beden dili ve mimiklerine dikkat!

Kişisel Gelişim Uzmanı Yazar ve Eğitmen Güray Gökal depremden olumsuz etkilenen çocukların beden dili ve mimiklerinin iyi gözlemlenmesi gerektiğinin önemine değindi.
Kişiler arası ilişkilerde, insanoğlunun birbirini anlaması, hayatını anlamlandırması için en önemli konu iletişimdir. Her zaman duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakilere bir şekilde aktarırız. Fakat olağanüstü durumlar, afetler ve felaketlerde bireylerle istenildiği gibi iyi ve doğru iletişim kurmakta zorlanabiliriz.
Bastırılırmış bilinç dışı korkular, üzüntüler, düşünceler ve duygular beden dili ve mimiklerimiz vasıtasıyla dışa aktarılır.
Her insan el, kol ve yüz hareketleri yapar ve bedenine türlü anlamlar verdirir. Yaşadıkları olumsuzluklar ve travmalardan dolayı konuşmaktan kaçınan ebeveynlerin, çocuk ve gençlerin beden dilinin iyi gözlemlenmesi gerekmektedir. Bu durumda bedensel dışavurumların doğru yorumlanması bize nasıl davranacağımıza dair ışık tutacak ve onların yardımına koşacaktır.
“Çocuklar iyi gözlemlenerek onlara bazı açıklamalar beden dili kullanılarak anlatılmalı”
Çocuklar da bir şeylerin yolunda gitmediğinin ve değişik bir süreç geçirdiklerinin farkındalar. Herkesi stres ve endişeye sürükleyen bu süreçte gündelik hayatımızdaki rutinlerimiz değişebiliyor. Uyku düzeni, beslenme alışkanlıkları, okul hayatı, akranları ve aile ile olan iletişimler de bozulabiliyor.
Çocuklar bazen konuşurken ya da televizyon izlerken, gözlerinin bir noktaya takılıp kaldığını gözlemleyebilirsiniz. Soru soramadan, kendi içlerine kapanıp ya da kenardan neler yaşandığını anlamlandırmaya çalışabiliyorlar. Ebeveynler bunu rahatlıkla fark edebilirler. Çocuğu yaşananlardan ve bu gibi durumlardan uzaklaştırmak yerine ebeveynler ülkemizde böyle bir deprem gerçeğinin var olduğunu ve onları bu konuda bilinçlendirmeleri gerektiğini bilmelidir. Ayrıca çocukta endişe ve korku yaşatmadan sakin ve beden dilimizi kullanarak onların duygu ve düşüncelerini aktarmalarına yardımcı olacak sorular sorup kendilerini ifade etmelerini sağlamamız çok önemlidir.
“Bir çocuk mensubu olduğu ailenin bir yansımasıdır. Hepimiz ailelerimize benzeriz”
ABD’li ünlü psikolog M. Scott Peck “Bir çocuk için anne ve babası dünyayı temsil eder, onlar nasıl davranıyorsa çocuklar da mutlaka onları örnek alır” demiştir. Tüm korku ve endişe yaratan durumlarda anne ve baba olaylar ve gelişmelerde sakin ve soğukkanlıysa, çocukta sakin ve soğukkanlı olur. Çocuklar ebeveynlerinin bir yansımasıdır. Onların beden dillerini, ses tonlarını ve mimiklerini taklit ederek rahatlar, korku ve endişelerini giderirler. Kısacası siz ne iseniz çocuğunuzda o olur.
“Öğretmenler okullarda öğrencilere nasıl davranmalı ve onların güvende olduklarını nasıl hissettirmelidir?”
Öğretmenlerimiz belki daha önce deneyimlemediği ve yaşamadığı bir durumu deneyimliyorlar. Belki sınıflarında depremi yaşamış veya enkaz altından çıkarılmış öğrencileri bulunmakta. Eğer ebeveynler çocuğun yanında değil ise böyle durumlarda öğrenciler yanlarında güven veren kişilerin olmasını isterler. Bunu sağlayacak olanda öğretmenlerdir. Çocukların duygularını ifade etmelerine destek olmamız ve onları dinlemeye zaman ayırmakta onlarda güzel bir etki yaratacaktır. Bazı çocuklar anlatırken bazıları da konuşmak istemeyebilir. Bu çocuklar konuşması için zorlanmamalı ve onlara zaman tanınmalıdır.
Böyle durumlarda çocuk konuşurken hafifçe gülümsemek ve kaşlarınızı kaldırmak, karşı tarafta sempati ve güven duygusunu uyandırmak için harika bir yoldur. Aynı şekilde konuşurken hafifçe öne doğru eğilmek, karşınızdaki kişiye onu dinlediğinizi ve onunla ilgilendiğinizi göstermenin en etkili diğer bir yoludur. Mümkün olduğunca göz teması kurmak yüz yüze etkileşimin en önemli ve güçlü araçlarından biridir. Göz temasını sürdürmek, dürüstlük ve samimiyet gibi duygular uyandırır. Son olarak takdir eder biçimde kafayı aşağı yukarı sallamak onay görmüş hissettirerek iletişimde güveni artırır.
Depremi yaşayan ve etkilenen çocuklara ilk olarak verilmesi gereken duygu, güven duygusudur. Sosyal ve profesyonel yaşantımızda beden dili, mikro ifadeler, göz okuma, bakışların anlam ve inceliklerini bilmek sözsüz iletişimde farkındalığımızı yükseltir.
“Öğrenci ve öğretmen arasında kurulacak sözlü iletişimin yanı sıra, sözsüz iletişimin de geliştirilmesinin iletişime kıymetli bir katkı sağlayacağı unutulmamalıdır.